8 Kasım 2010 Pazartesi

oraya değil buraya

facebook ta not olarak yayınlayamadığım şeyleri buraya yazabiliyor olmak beni mutlu ediyor.

öncelikle kimsenin anlamasına gerek yok, istediğimi yazabilirim. sonracığıma sadece çok yakından takip edenlerim görür bunları ancak. birde bunları okurken benim hissettiklerimi kimse hissedemez. sadece bana özel. çünkü çok dağınık ve saçmalayarak yazıyorum. beynimi boş bırakıyorum. okurkende ne yazdıysam aynı hissi hissediyorum tekrar. çünkü saf hali var burda, taslakları yani; bin kere beynimde temize geçilmiş hali yok.

en çıplak burda görebilirsiniz beni. ama bi bok anlayamazsınız. mesela insanın varlığının en gerçek ispatı; ve hatta yaşadığının net kanıtı bokudur. ama boka bakıp bi sik anlayamazsın. anladınmı şimdi ne demek istediğimi. anca anladığını zannedersin.

neyse iyice anlamayacağınız kısma geçiym

böyle korkunç hisler var içimde. kendimle çelişen. biri git yap diyor diğeri dur sus pus falan. ha işte o çelişme hissi  yersiz bir çekişme hissiyle kendi arasında kapışma yapıyor. ve öyle şeyler yapmak istiyorum ki bazı insanlara bazen. ve o kadar utanıyorum ki bu halimden... ama ne yapiym, insanlarda manipüle olmaya o kadar müsayit ki... hani biri işlemi yapmış sonucu bulamıyor gibi; görüyorsun sadece hesapmakinesindeki = tuşuna basmak kalmış... şimdi gel de basma... tutabiliyorsan kendini basma.. çünkü basarsan kırılacak karşındaki salak, kendisi bunu akıl edemediği için... ama mal işte naparsın. çocuk gibi. hayır kır ne olucak diyorsan; e dedim ya çocuk gibi. kıyamam ben çocukları üzmeye...

saf insanları seviyorum. piç olanlarla bol bol takılmışlığım var. bana kolay kolay sökmez piçlerin piçliği. ama safların yanında da çocuk gibi olurum, hafif piç... eğlencelik sadece; onlarıda eğlendirmek için. desinlerki, bak buda piç ama iyi olanından. işte bu dengeyi seviyorum. o iç çalkantılarım dengemi bozuyor. onu sevmiyorum işte. neyseki bu konuda yardımcı olabilen bir arkadaşım var. ama kendisinden nefret ediyorum; çünkü boş vakti yok bok karının. bi türlü buluşamadık kendisiyle. buluştuğumuzda affedicem. gidene kadar nefret etmiycem ondan... gittikten sonrası için söz veremem :P tabi önce sindirmek için vakte ithiyacım var. sonra tekrar nefret edebilirim belki.

ps nefret ederken de tatlı nefret ediyorum kendisine.
mesela uzun süredir hiç küfretmedim ona. bok karı demedim mesela. burda diyorum sadece. göt... (fondan okunan ezan da hoş gitmedi buraya neyse) anlıyordur umarım kendiside.

bide ulan iyiki sevgilim falan yok. şimdi burayı okuyup bende üzerine tartışsa falan... hiç çekemem....
eğer bir gün bi sevgilim olurda burayıda okursa, ses etmeden okusun, dönüp benle tartışmasın yazdıklarımı. saçmalıyorum sadece kendi çapımda. ruh altım burası be kadın. germe sıkma beni ki, bende burda deşarj olabileyim. okuduğunu bilirsem kasılırım. yazamam rahat rahat.  tamamen BEN dolu olmaz burası.

gel senle anlaşma yapalım be sevgilim. hadi haksızlık olmasın.. sen ne zaman annem ve babamı kendi annen ve baban gibi görürsen, o günden sonra gel istediğini söyle bana ruhaltımla ilgili. o zamana kadar sus. çünkü saçmalayabilirim vereceğim cevaplarda. yanlış anlarsın beni. yanlış anlayacağından korkarım, yazamam.

3 yorum:

  1. "en çıplak burda görebilirsiniz beni. ama bi bok anlayamazsınız. mesela insanın varlığının en gerçek ispatı; ve hatta yaşadığının net kanıtı bokudur. ama boka bakıp bi sik anlayamazsın. anladınmı şimdi ne demek istediğimi. anca anladığını zannedersin" güzel bak bu benzetmeni sevdim.

    umarım nefretinle muhattap tutmayı planladığın bok barı bendeğilim.

    bide sewgili demişken çok ihtiyaç duyulan ama çok zahmetli bir olay o sewgili olumu. zahmetin içinde ahmet var sewgili = ahmet ise ahmetler zahmetlidir.bu kızlar için.. beynim dedi bunları ben demedim ama demiş de olabilirim bu konu hakkında ne düşündüğümü bilmiyorum.

    yedim!

    YanıtlaSil
  2. bok barı değil bok karı demek istedim. bok barı çaklıt bar gibi olunca da yaratıcı olur bence

    YanıtlaSil
  3. eheheh

    evet bok barı tatlı olmuş, hatta ne derece?
    tadından yenmez derecesinde

    YanıtlaSil