2 Nisan 2011 Cumartesi

ilham penisi ile sihirli kuku

"ben mi ilham oluyorum yazdıklarına?"

hayır sevdiğim kadın. sen yazdıklarıma ilham olmuyorsun. sen yaşadıklarıma ilham oluyorsun ve ben sadece yaşadıklarımı yazıyorum.







buydu beni yazmaya iten. o günden beridir de yazıyorum irili ufaklı. 


bu gün size meleklerimle ve şeytanlarımla yaşadığım şeyi yazacağım.






başlıyorum.


Geçmişimden biri, kendisi eski bir kızarkadaşım olur, beni aradı bu gün. arayanın o olduğunu bilmiyordum. malum biliyorsunuz telefonum bozulunca tüm rehberim gitti. genede numaraya bir göz ucu ile bakmıştım açmadan önce. tanıdık geldi. sanki ailemden birininmişcesine. öyle bir tanıdıklık yani. bende telefonu actım. "alo" dedim tabi. karşıdan gelen "alo" ya "efendim canım" diye cevabı uygun gördüm. "bana neden canım diyorsun" gibisinden bir soru geldi. tam hatırlamıyorum tabi ama sadedi buydu neden "canım" dediğimi merak etmişti karşıdaki kişi. bende ona numarasının bende kayıtlı olmadığını, ayrıca beni tanıyan herkesin böyle konuştuğumu bilebileceğini söyledim. işte tam da orda uyarı çanlarım çalmaya başladı.... "aman tanrım, kim la bu? böyle bi soru sorabiliyor" betim benzim attı, saçlarım beyazladı falan. yok lan yok şaka şaka, olmadı öylebişey. çokta skimdeydi, bana ne. 
sonra dediki "ben XxXxXxXx" aha işte o an attı betim benzim. saçlarım beyazladı.....
yok lan gene şaka :) olmadı öyle bişey. yani söyledi adını da, betim benzim atmadı. hissettiğim şey daha çok bir boşluğa benziyordu. oyun oynuyordum zaten. benim için sıradan bir konuşma olacaktı, telefonu açarken arayan kim olursa olsun öyle olması kaçınılmazdı. nitekim beklentilerim vukuu buldu. daha fazlası değil.
sonracığıma, hal hatır sormaca faslı geçti. klasiktir bilirsiniz işte. çokta matah birşey değil. ha telefonu açan için muhtemelen zor bir eylem olur bu. yani onca vakitten sonra ÇAT diye bir arama değildir bu. "aaa arda diye bi çocuk vardı, dur bi ariym bakalım nasılmış. bil hal hatır sorayım" cık cık cık. o kadar basit olsa keşke, ama insan geçmişte "seninle evleneceğim" dediği adamı öyle çat diye arayamaz. yürek ister bu. ve sadece yürek te yetmez. kendini ikna edecek bir bahanen de olmalıdır. ve onun altında yatan çok daha başka bir sebep. madalyonun bir arka yüzü vardır zaten hep. 
normal koşullar altında (beni tanıyan bilir) bu tarz bir davranışı, davranışın hakettiği şekilde ödüllendiririm. ama bu bahsettiğimiz kız, uzun bir vakit önce, bu hakkını doldurdu. yani normal koşullar altında bu kıza saygım ve sevgim artar. yaptığı bu zor hamleyi onu onure edecek şekilde geri ödemeye çalışırdım. bende benzer bir güzellik yapardım ona. çünkü bu bir güzellik.
onun yaptığı ise güzellik değildi. beni araması kendi bencil çıkarları ile ilişikliydi. ha nerden mi biliyorum? basit. ilişkimiz bittikten sonraki en son konuşmamızda. (ki bittikten sonraki ilk iletişimimiz de o olur) bana hediye ettiği bir takım şeyleri geri istemişti. istemek günah mı? yooo. tabiki isteyebilir. sadece şurda ince bir çizgi var. istemek ne kadar doğalsa, karşı tarafın vermemek istemesi de doğaldır. benden istediği şeyler benim için kıymetliydi. aslında onun içinde bu kadar muhabbetini uzatıp, bana yükleneceği kadar kıymetli olsaydı, onları ayrıldığımızda tıpkı benden istediği, ve kendisine bizzat elimle götürüp verdiğim şeylerin arasında onları da söylerdi. bende çatır çatır getirirdim. ama aradan yıl geçipte, "benim sende iki tane çöpüm kalmış, eğer atmadıysan bana yolla" demek üstünede ben yollamak istemeyince bi sürü afra tafra ile konuyu uzatmak, beni kırmak....
bunlar o kişi ile ilgili bir karar almama sebep oldu. onu bir daha hayatımda istemediğime karar verdim. istediklerini de yolladım tabi. ikimiz arasında derin bir fark vardı. ben maddelere takılacak bir adam değilim. onun benden istediği, aslında o istediklerinin benim için ifade ettikleri. yoksa iki parça çöpün lafını yapacak adammıyım? yo hayır, ben öyle ucuz bir insan değilim. ve böyle ucuz davranışlarda bulunabilen insanları da hayatımda istemiyorum. 
neyseciğime, bende kendisine dedim, hatta gayet şeker ve güzel bir dil ile belirttim hislerimi. "benden uzak, sevidiklerine yakın ol" ki bu lafım gayet içten, ve hafif bir cümle, bahsi mevzu kişi, ayrılık sürecinde bana "dengesiz, deli" gibi şeyler söylemişti.
yazık işte... hayatta hep şununla karşılaşıyorum ve çoğumuz bunu yapıyor. HERKES KARŞISINDAKİNİ KENDİSİ GİBİ GÖRMEYE MEĞİLLİ. farklı görüşlere de açığım tabi, ama benim bakış açıma göre, bana bu lafları söyleyip, üzerine yukarda anlattığım çöp savaşını veren kadın; kendisine AÇIK AÇIK "hayatımdan uzak dur demiş" olmama rağmen tutup beni arıyorsa, kendisinde problem vardır. kendisi dengesizdir.
birde gülüyorum halime. çok komiğime gidiyor neden bilmiyorum ama; tamda ayırlırken yüzüne söylemiştim. "bundan xx süre sonra biriyle çıkacaksın, yy süre sonra aklın başına gelecek. ama aklın başına geldiğinde çok geç olacak. şu andan tam bir saniye sonrası bile çok geç olacak" yok kanka, vallahi billahi götüm kalkıyor. göstere göstere yaşıyorum olayları. cem yılmazın komedi şovlarındaki gibi. adam söylüyor "birazdan gülmekten altınıza sıçacaksınız" diye. göstere göstere de yapıyor :) aferin ona. onunki gibi işte benimki de. söyledim vede aynen söylediğim gibi gelişti olaylar.
işte tam bu noktaya kadar, yani bu güne kadarki olayları bire bir söyledim. ama burdan sonrasını ben de bilmiyorum. dedim ya, meleklerimle şeytanlarımla yüzleştim bu gün diye. hatta yazının başında bunu anlatacağımı söyledim.
şu an arafdayım. tam iki arada bir derede. 
meleklerim diyorki "kalitenden ödün verme arda. geçmişte nasıl davrandıysan gene aynı kibarlıkta ve içtenlikte davran ona karşı. ne de olsa o senin zamanında sevdiğin kadın. kibarca reddet onu ve hayatına devam et."
Ah o şeytanlarım yok mu şeytanlarım. onlar da diyorki "git al onu tekrar. kabul et. sev tekrar, ama herşeyden önemlisi sevdir tekrar kendini. aşık et. kadınım ol de. 3 5 posta sevişin. ondan sonra da at bi kenara devam et hayatına. ondan öyle bir öc al ki, yani o kadar başarılı bir öc olsun ki bu; gözlerinin içine bak, tenine dokun. onun o özlediği aşkı senin gözlerinde görmesine, teninde hissetmesine izin ver. ve sonra bunu onun elinden çek, al ve götür uzaklara" rol yapmam ben. o yüzden öc almaların en güzeli olur bu. hissettiklerimden daha fazlasını sunmayacaktım zaten. ama biraz riskli bir iş bu tabi. çünkü ona karşı hislerim ne denli derin olurlarsa olsun, ona karşı hissettiğim şey aşk değil. ona karşı işte bu kadar derin bir hüzün hissediyorum. böyle bir oyun içimdeki sönmüş olan bu ateşi tekrar yakabilirde... işin şeytan kısmı bu zaten özünde. şeytan, karşılıksız vermez hiç bir şeyi. ruhunu satmaca muhabbeti varya, işte o bu.
neyse. işte böyle yüzleştim şeytanlarımla. kısa bir mesaj yazdım kendisine facebooktan. o kısa mesajı yazmam, saatlerimi aldı. ben böyleyim işte ne yaparsın, birşeyler yarattığım zaman istiyorum ki özene bezene yapılmış olsun. aradan seneler geçse bile genede ifade ettiği şeyler bozulmasın.
bakma bi önceki mesajı da aynı özenle yazmıştım. yazdım da ne oldu? gene aradı. gene söyledim kendisine tabi, benden uzak sevdiklerine yakın ol diye. bunu yazarkende babamın o çok sevdiğim sözü kulaklarımda çınladı durdu "Lafın tekrarı aptaladır" diye.


ey sevdiğim, aşık olduğum (geçmiş zaman kipi bunlar yanlış anlaşılmasın) kadın. sana sesleniyorum su kokulu kadın; seni çok özledim. keşke yanımda olsan. hiç gitmeseydin uzaklara. hep yanımda kalsaydın. bitseydi o tual. ruhun sarıp sarmalasaydı ruhumu gene. dolaşsaydı ellerim gene teninde ve dünyanın en mutlu adamı ben olsaydım...


ey bugün telefonda konuştuğum kadın, ben seni tanımıyorum. aklımda kalan kadın sen değilsin bunu bil. aklımdaki, o aşık olduğum kadını ben bizzat ellerimle toprağa gömdüm. öyle kumlara falan da değil. mezar taşını da elimle oydum. sen hangi hakla, kendinde nasıl bir yüz bularak onun anısına saygısızlık yapıp "ben burdayım, ölmedim hala bak" dercesine beni arama cürretinde bulunursun? ben sevdiğim kadına hiç saygısızlık yapmadım yaptırmadım. sevdiğim hiç bir kadına!!! bir daha elin telefona gider ise, gururun nasıl özür dilettirtmediyse sana, aynı şekilde parmaklarını kırar inşallah da numaramı çeviremezsin.ben sana hiç pislik yapmadım. seninde bana pislik yapmaya hakkın yok. bir oldu birşey demedim. iki oldu sinir katsayımı arttırdın. üç yaparsan unutma, ben allah değilim 3 hak vereyim. hayat müşterek. dişe diş... sevdiğim her kadını koruduğum gibi, su kokulu kadınımı da aynen korurum. ve bu senin canını yakar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder