25 Mart 2011 Cuma

"Pilav; sana 3 dakika veriyorum:

sonra dibin mi yanar, pişermisin orasına karışmam. sana tek söyleyebileceğim, 5 dakika sonra tabağımda olacaksın...."

dedi esin. ve fırına doğru yöneldi. gerçi ben pilava durduk yere fırça kaymasına bi anlam da verememiştim ya. güldüm işte çaktırmadan. illa yazmalıydım bunu. ha çok mu önemli? yoo. ama komik lan. ne diye fırçaladıki pilavı. oysa tezgah altındaki fırında patatesler pişmekteydi...

dürüstlüğü seviyorum. normalde biber ve pişmiş domates yemem. ama esinin yaptığı yemek güzeldi, şöyleki;
içinde patates, havuç, biber, ve domates vardı. bilirsiniz işte; klasiktir "fırında patates" yemeği. soğanı yağda kızartmaca, peşine salça, su ve bilimum baharat. hepsini tavaya serpiştir, sonrada fırını 200 dereceye aç ve bekle. o olur bi şekilde.

dert şu ki; aram biber ve pişmiş domatesle hiç iyi değil. ama ikinci kere yapıyor esin bu yemeği (sağol lan bu arada, sen olmasan karnımız doymiycak) ve ben ikinci kere domates le biberi yiyorum.
ama sordum kendime "neden?" diye. sonra dank etti; yemek dürüst bir yemek. çünkü öyle minik minik değil içindeki biberi domatesi. yemeğin içine saklanmaya çalışılmamış. her domates 4 çeyreklik, her biber 3 parmak uzunluğunda. yani yemekte mesaj gizli; istediğini ye, istemediği ayırabilirsin. içten içe bi ittirmece yok yani. buda biberle domatesi çekici kıldı bana. valla da yedim billa da yedim.

ayrıca kız o kadar emek harcamış, yemesem döver zaten :P



tabi yemekten önce alışverişe gittik. dönerkene (çok tatlılar yirim onları) esinle doruk merdivenlerden el ele tutuşup çıkıyorlardı. bende arkalarındaydım. çaktırmadan elimi ellerinin arasına soktum. ehehue gülüştük sonra :)

ikisinin de yeri ayrı bende tabi. esinlede doruklada ayrı ayrı hep gülüyoruz. uzun süredir de düşünüyorum. eğer bir sevgilim olursa, o da bu ortamda bizim gibi rahat edebilmeli.yani dorukta ben sevgilimle el ele tutuşurken araya aynı espirili şekilde girebilmeli. tabi bunlar zamanla olacak şeyler. öyle çat diye olmaz. olmamalı da zaten. ama bu potansiyel olmalı ilişkimin içerisinde. komik lan işte. olmalı. komikse olsun :)

bir yandan da bu senelerin getirdiği bir sıcaklık. ikisinide senelerdir tanıyorum. ikisinide birbirlerini tanıdıklarından daha iyi tanıyorum. ve yakışıyorlar birbirlerine. şanslarının kıymetini bilirler umarım.

kimse de mükemmel değil ayrıca. herkesin hataları var. her bir insan evladının farklı çekicilikleri var. bir denge söz konusu. onları inceliyorum kendi çapımda. ders çıkarmaya çalışıyorum kendi kendime. içerden hiçbirşey dıştan gözüktüğü gibi değildir. ama dıştan gözüken de çok önemli. o da bütünün bir parçası çünkü. hatta bazen olayların iç yüzünden daha da önemli.



burçakla konuştuk bu gün. ne zaman nasıl tekrar iletişime geçeceğimizi merak ediyordum. bu günmüş kısmet.
hiç konuşmadık olanlardan sonra. görünüş o ki yaşananlar tarihin gömülü sayfalarına girecek gibi. iki tarafında tekrardan tartışmaya pek niyeti yok gibi.
birşeyler bitti bitmesine ama; ney acaba o biten? ben bilmiyorum vallahi. tek bildiğim kendime yeni bir yol çizdim. onsuz... o olmadan da yaşıyabiliyorum. eh herhalde böyle olması gerekirdi.
ama genede içim buruk kaldı. bununda altını çizmek isterim.  üşendim ama şimdi. belki sonra yaparım.





en en en büyük eksilerimden birini artık sanırım yoketmiş bulunmaktayım. sevişmeyi çok severim, bu da benim yapım işte naparsın. ama bokunu çıkarmıştım. seviştiğim her kadına aşık olmak gibi bir durumum vardı. sanırım bu, sevişmeye çok derin anlamlar yüklemiş olmamla da ilgiliydi. önüne gelenle yatan bir adam değildim. çok çok seçiciydim bu konuda. çoğu erkek lise civarlarında yaşamış oluyor bu tarz şeyleri. bazıları daha da erken. bense paylaşmak istediğim birini bulana kadar bekledim hep. çünkü hep bir insanın vücudunun özel olduğunu düşündüm. kimse izin vermemeli kolayca kendisine birinin dokunmasına.

damladan sonra değiştim. sebebini bilmiyorum. sadece değiştim. bir çok kadınlarım oldu hayatımda. tatsız birlikteliklerim oldu. hani sırf "olsun işte" dediklerim. amacım hiçte öyle gençliğimi yaşayayım falan değildi. zaten yaşıyorum. sadece, yes man adlı filmdeki gibi, bir süre akışına bırakmak istedim hayatı. yorulmuştum onu şekillendirmeye çalışmaktan. olduğu gibi yaşadım.

biraz da başka bi yüzünü görmem gerekiyordu hayatın. ilginç bir şekilde, yattığım herkese aşık olmamayı öğrendim. bana ilginç geliyor. size gelmeyebilir tabi. ben biraz romantiğim, pırpır bi kalbim var. yapım böyle. o yüzden ilginçti.



tam da bu sıralar birisinden hoşlanıyorum. kendisine söyleyemedim, biraz ağırdan almak daha doğru. birşeylerin üzerine hızlıca koşup tekrar tekrar tökezlemek istemiyorum. bir yandan da kollarımın alabildiğince çok çiçekle onun yanına gidip "kadınım ol uleean" diye bağırmak istiyorum :)) girişken sayılırım, ama onu kendim kadar girişken göremedim. 60. sayfaya gelmeyi bekliyorum. çünkü o kitap gibi bir kadın. 60. sayfasına gelmeden onunla ilgili bir fikre kapılmam çok zor. haksızlık etmiş olurum.
hislerimin sadedi şu ki; geceleri yatmadan onu düşünüyorum. tatlı bir gülümseme bırakıyor üzerimde.

<3

1 yorum:

  1. öncelikle şunu belirtmek isterim ki,övgülerine ve sövgülerine layık olmaya çalışacağım sayın arda.
    herşey sağlıklı birer kelebek olarak yaşamımıza devam etmek için ^^ dışardan yemek yemenize gıcık oluyorum. sizin yanınızda hem ahmet abi, hem anne, hem doruğun sevgilisi tribi yapabiliyorum çok eğlenceli ^^ gerçi arman "doruğun sevgilisi" tribimi sevmiyor, ama bunu ilişkilere olan inancını yitirdiği için düşündüğünü varsayıyorum. umarım yakında toparlar. neyse. seni seviyorum top kafalı bok <3 yeni yimek tariflerinde görüşmek üzre esen kalınız :D

    YanıtlaSil