24 Aralık 2013 Salı

(: Su :)

Şimdi sen “su” olduğunu düşün

Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok tükenmez

İnanıyorum ki gerçekten de öylesin

Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak

Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın

Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın

Unutma: Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin

Gürültünün parçası olursun sadece...

Suyun yanında olanlar suyu enaz içenlerdir

Çünkü “su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye” diye

düşünürler

Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi

Ormandaki hiçbir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye

çalışmadı şimdiye kadar

Hepsi hep sabahın en sakin anını bekledi

Suyun durgun yerlerini bulabilmek için

Gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler

Onlar için en uygun olan kendi istedikleri zamanda

Sen hep bir su olduğunu düşün... Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi

vazgeçilmez

Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün ama su gibi yaşatıcı ol

Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil...

Sen bir su ol... Ama rahmet ol: afet değil

Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme,

Sana felaket denmesin...

Su isen bir bardağa sığabil ki damarlara giresin

Ve suya benzediğini unutma...

Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez-
tükenmez olduğunu da unutma

Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi,

Su gibi de kıyametler koparabileceğini unutma...

Unutma: senin işin rahmet olmak, afet değil.

Vadiler varken önünde ve ovalar varken yayılabileceğin:

Küçük ırmaklaea ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat

verirsin çevrene

Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe

Yoksa hep duyulmayan dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun, seller, afetler

gibi...

Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak.

Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece

bomboş ve anlamsız

Sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara...

Ama yapman gereken su, değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleceğini,

Düşüneceksin kimin dinleyip, dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını,

Düşünceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...

Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu

düşüneceksin...

Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeler

seçmeye çalışacaksın

Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde,

Saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında vapurun kalkacağı iskelede hazır

olmaları gibi,

Sende fikrini bildireceğin kişinin “kıyıya yanaşmasını” bekleyeceksin...

Demeyeceksin “ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede

gelmek zorunda”

Demeyeceksin “ben aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim”

Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını

anlamak zorunda”

Keşke öyle olsaydı... Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil

Ağzını açıp, “şelaleden dökülen suyu” içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç?

Veya önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye

çalışan bir ceylan gördün mü?

Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her yaratık

gibi...

Hadi sen şimdi “su olduğunu düşün” ve kendini “su gibi” hisset

Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...

Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu hatırla...

Ama yine su gibi “bir küçük bardağın içine” sığdır ki kendini

Girebilmeyi öğren insanların damarlarına

HAYAT VER... VAZGEÇİLMEZ OL...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder